Hayat…
Hangisi daha kolayAkortu bozuk hayatlarda yaşamaya devam etmek mi?Yoksa hayatımıza yeni bir yön vermek mi?
Ya da öfke tohumlarını daha da büyütmek mi ?
Unutmak mı? Ufak hataları hoşgörmemek mi? Affetmek mi?
Hangisi daha kolay ?
Bahaneler uydurmak mı? Nerde hata yaptım diye düşünmek mi?
Ya Hoşgörüye ne oldu? Geçen zamanda mı kayboldu ? Yoksa biz mi unuttuk?
Neler oldu da büyüdükçe,çocukluğumuzdan gelen o saf neşeyi kaybettik?
Hayatın korkunç hızında nereye gidiyoruz diye kaç kişi soruyor kendine?
Kaçımız bugünün güneşini hissediyor,tüm sıkıntıları o anda unutup, huzur buluyor ?
Fedakarlığa ne oldu? Kaçımız hatırlıyor fedakarlığın ne olduğunu ? Yoksa o da mı bulunmaz hint kumaşı oldu?
Kaçımız kendimize yalan söylemiyor? Kendini irdeleyebiliyor, dürüst olabiliyor, ne istediğini biliyor ve cesaretini toplayıp, hayallerinin peşinde gidebiliyor?
Hangimiz gerçekten “biz” olduğumuz için sevildik ?
Kaçımız “doğru insanları”bulup, neden – sonuç ilişkilerine girmeden, kaygı denizinde boğulmadan değerini bildik ?
Ve Kaçımızın, ” doğru insan ” olmamıza rağmen, kıymeti bilindi ?
Peki kaçımız ” kendi gerçek değerimizin” farkına vardık?
Ve Kaçımız gerçek değerimizin farkına varıpta, içi kof ruhlara hayır diyebildik ?
Şu anda kaçımızın gerçekten dostu var ? Söyleyin neler oluyor bize ? Hep biz mi yanlışız yoksa karşımızdakiler mi?
Dürüst olmaya çalışan ve dürüstlükten korkmayan kaç kişi var aramızda? Dürüst olanlarda pes ediyor artık farkında mısınız ?
Boşluk içindeki kalıplara sıkışmışız herbirimiz. Nefes alamıyoruz, boğuluyoruz. Neden ?
Kaçımızın elinde aynası var ruhuyla konuştuğu ? Ne kadar ruhumuza yabancılaştık.
Farkında mısınız ? Sadece bedenleri sever olduk. İçindeki ruhları yok saydık.
Herşeyi bir anda yaşamayı ne kadar sever olduk.. Beklemeyi unuttuk. Verilen sözleri tutmayı da.Söz verdikten sonra o sözü unutmak ne kadar moda oldu.
Verilen sözleri unuttuk yerine bencilliği koyduk.Güvenmeyi unuttuk. Yalanı çok sevdik,
Bir yanımız riya, bir yanımız çıkar oldu. Peki ” yalın sevgiye ” ne oldu ?
Parayı hayatın en kıymetlisi olarak kabul ettik. Dostluğu unuttuk. Kırıldık.
Kırıldıkça vicdanımızı kaybettik. Peki hayatın asıl anlamına ne oldu şimdi ?
Kaçımız kendi yansımamızı dürüstçe ortaya koyduk ve bu benim dedik ? Yapabilen kaçımız, kaç kere kırıldı, incindi kimbilir?
Farkında mısınız : “Biz yalansız, dolansız sevilmeyi ” unuttuk. Bunu bize karşı başarabilen insanlara inanmaz , güvenmez olduk. Onlara ” koca bir yalan” gibi bakar olduk.
Çünkü biz ” yalın olarak sevmeyi, güvenmeyi” unuttuk.
Peki bu sonsuz ikilemde , sadece aklar ve karalar içinde, hangisi doğru ?
Kendimizi,olduğumuz gibi ortaya koyacak cesaret mi, yoksa maskeli baloda, binbir maskeyle dans etmeye devam etmek mi…?